1.09.2007

memili,2007

Carry trade ve Yen

Carry trade sözcüğü finansal hayatımıza son zamanlarda girdi. Düşük maliyetli para ile borçlanıp bu tutarları getirisi yüksek paralara yatırmak olarak nitelendirilen işlemler, finans piyasalarındaki bazı oyunculara önemli kazançlar sağladı. Özellikle faizi düşük ve oynaklığı az Japon Yen’i ile İsviçre Frangı cinsinden borçlananlar, ABD ve Avusturalya Dolar’ına, Sterlin’e ve Euro’ya yatırım yaptılar.Gelişen ülkelerin yüksek getirili finansal varlıkları da bu tür yatırımcılara cazip geldi. Carry trade işlemlerinin gözde parası kuşkusuz Japon Yen’iydi. Japon Merkez Bankası’nın uzun yıllar sıfır faiz uygulaması bu para ile yapılan işlemlerin artmasına yol açtı. Şimdi faiz 0.25 olsa bile çekiciliği devam ediyor. Son altı ayda “carry trade’cilere” çift haneli getiri sağladı.Yen’in geleceğiHer güzelin bir kusuru olurmuş. Nitekim Yen de bu genellemeden kurtaramadı kendini. Gerek faizlerin düşüklüğü gerekse carry trade’e en fazla konu olan para olması nedeniyle değer yitirdi. Bu hafta içinde Euro/Yen paritesi 159, Dolar/Yen paritesi ise 120 değerlerine ulaştı.Yen’in değer kaybetmesinden en fazla Avrupalılar şikayetçi. Japonya’nın İhraç ettiği mal ve hizmetlerin rekabet düzeyinin döviz kuru nedeniyle artması onları rahatsız ediyor. Konuyu hafta sonu Essen’de yapılan G-7 toplantısına getirmek istediler. Ancak Amerikalı ve Japon yetkililer bu görüşe katılmadılar. “ Kurlarda bir sorun yok” diye konuyu geçiştirdiler. G-7’ler, Cumartesi günü yayınlanan bildirilerinde de “döviz kurlarının ekonomik yapısalları yansıtması gereğine” bir kez daha vurgu yaptılar.Japonlar memnunParaları, Dolar ve Euro’ya göre zayıflayan Japonlar bundan sıkıntı duymuyorlar. Dış talep kaynaklı büyümeleri yıllardır ilk kez yüzde 2’lere yükseldi. Bu sürecin enflasyonist etkileri gözlenmiyor. Zira iç talep canlı değil. Japonya’dan bu yol ile çıkan sermaye için de bir kaygıları yok. “Japonya yapısal olarak sermaye ihraç eden bir ülkedir” diyorlar.Politik destek de mevcut. Hükümet canlanan ekonomi nedeniyle memnun. Zayıf Yen’in doğru bir politika olduğunu düşünüyor.Bu tablo, Japon Merkez Bankası’na faizi arttırmak için bir neden olmadığı mesajını veriyor. Enflasyonist eğilimlerin gözlenmediği, büyümenin rayına girdiği bir ortamda, kimse yüzde 0.25 olan faizlerin yükseltilmesini beklemiyor.Uluslararası likidite kaynaklarından birisi olan Japon Yen’inin güçlenmemesi bizim de yararımıza. Ancak bu tür dış kaynakların çok ürkek olduğunu da unutmamamız gerekiyor.
*****Gerçek bir yatırım bankasıDünyanın en büyük yatırım bankalarından Merrill Lynch, Türkiye’de satın aldığı bir banka ile faaliyetlerine başladı.Bunu da bir yemekle kutladı. Bu türden bir yabancı bankanın Türkiye’de bulunması önemli. Yatırım bankacılığının ne olduğunu hep birlikte göreceğiz Projenin Osman Semerci’nin girişimi ve çabaları ile gerçekleştiğini verdikleri yemekte yapılan konuşmalardan anladım. Osman Semerci, 1992 yılından bu yana Merrill Lynch’te çalışıyor. Halen bu bankanın üst düzey yöneticilerinden. Uluslararası finans piyasalarında çalışan Türkler arasında en başarılı olanlardan birisi. Geçen yıl kurumuna 700 milyon dolar kazandırmış. Kendilerine Türkiye’de de başarılar diliyorum.

the carry trade

memili,2007

Dünya ekonomisi ile ilgili beklentiler gayet olumlu iken geçtiğimiz günlerde dünya borsalarında bir çalkalanma yaşandı. Bu harekette en çok suçlanan Japon Yeni üzerinden 'carry trade' yapan yatırımcılar oldu. 'Carry trade' aslında bankacılık sektöründe çokça duymaya alıştığımız 'pozisyon açmanın' sermaye piyasalarında uygulanan şekli olarak görülebilir. Burada ucuz maliyetli bir kurdan yapılan borçlanma, farklı kurdaki ve daha yüksek getirili yatırım araçlarına tahsis ediliyor. Borç ile yatırımın getiri oranları arasındaki fark geliri yaratırken, iki kur arasındaki paritenin gidişatı da bu tür bir yatırımın riskini oluşturuyor. 1990'ların başından itibaren Japon ekonomisinde bir durgunluğa girilmiş olması, yen'i bollaştırmaya ve 'ucuz' tutmaya itti. Uzunca bir süre gevşek para politikası uygulanması ve faizlerin yüzde 0 seviyelerinde seyretmesi yen'in diğer para birimleri karşısında zayıf seyretmesine neden oldu. Ancak, bol ve ucuz yen yatırımcılar için de bir fırsat doğurdu ve kullanıldı. Çok düşük faizlerle borçlanılan yen, sonradan dolar ve diğer kurlara çevrilerek daha yüksek getiri oranlı menkul kıymetlere tahsis olundu. En basitinden, borçlanılan yenin Amerikan bonolarına yatırılması durumunda yüzde 4-5 gibi oranlarda bir kâr elde edildi. Yenin zayıf seyretmesi de 'taşınan' açık pozisyonun riskinin gerçekleşmemesine yardımcı oldu. Ancak, Japon ekonomisine yönelik olumlu sinyaller yen'in daha fazla zayıf kalmasını imkânsızlaştırdı ve yen, dolar karşısında 122 JPY/USD'den 116 JPY/USD'ye yaklaşık yüzde 5 oranında değer kazandı. Bu ölçekte bir değer artışı yen borçlanan yatırım kesiminin bu stratejiden kazandığı tüm getirinin yen borçlardaki kur artışına harcanması sonucunu getirdi. Hisse piyasalarındaki dalgalanmayı bu gelişmeye bağlayan görüşe göre zarardaki pozisyonlarını kapatma telaşındaki 'yen borcu taşıyan' yatırımcılar hisse senetlerini satmak suretiyle 'kol keserek' borsaların gerilemesine neden oldu. Daha gerçekçi bir bakış açısıyla suçun yende olmadığı görülüyor. Bugün dünyadaki hisse piyasalarının toplam piyasa değeri 40 trilyon dolar civarında bulunuyor. 'Yen taşıma' ile elde edilen pozisyonun büyüklüğü ise 150 milyar dolar. Yani piyasaları altüst ettiği düşünülen yatırımcıların toplam büyüklüğü piyasaların binde 4'ünün bile altında bulunuyor. Bunun da ötesinde bu büyüklüğün önemli bir kısmını hisse senetleri değil tahviller oluşturuyor. Bu durumda 'yen borçlusu' yatırımcıların hisse piyasalarını hareket ettirmelerinin zorluğu görülüyor. Paniğin kaynağını bulmak için 'yen borçlusu' yatırımcıların pozisyon aldığı diğer yatırım alanlarına da bakmak gerekiyor. Bu tür yatırımcıların özellikle Avustralya Doları, Yeni Zelanda doları ve Hint rupisi cinsinden menkul kıymetlerde de pozisyonları bulunuyor ve söz konusu dalgalanmanın olduğu zamanlarda bu kurlardaki değer kaybının diğer kurların ötesinde olmadığı görülüyor. Hisse senedi piyasalarında aşırı fiyatlamanın olduğu zaten bir süredir dile getiriliyor. Bu nedenle yaşanan dalgalanmanın, ortaya çıkan yeni bir riskin 'satılması' değil bir piyasa düzeltmesi olduğunu söylemek daha gerçekçi. Borsaların kendi 'temelinden' ve arz-talep dengelerinden kaynaklanan hareket ve düzeltmeleri, pozisyonlarını aklamak zorunda olan fon yöneticileri tarafından bazı 'günah keçileri'ne yıkılıyor. Fiyatlamaların ve buna bağlı alım-satım kararlarının 'boğa ile ayı' arasında gidip gelmek yerine daha makul, gerçekçi ve soğukkanlı yapıldığı bir ortamda, hareketlerin arkasındaki 'temel' piyasa dinamikleri daha fazla öne çıkacak.

kaynak:metin ercan, radikal gazetesi

CARRY TRADE YAZILARI

Bir carry trade masalı

Vakti zamanında uzak ülkelerden birinde Yaşarbank adında bir banka varmış. Yıllık yüzde 20 faizle mevduat toplarmış. Birgün bu bankanın sahibi olan Ertuğ Yaşar'a arkadaşlarından biri carry trade diye birşeyden bahsetmiş. "Dikkat et, bu carry trade'ciler sizin bankayı da soyuyor" demiş. Ertuğ Yaşar da merak edip "O da ne ola ki?" diye sormuş. "Ayrıca bizim bankayı nasıl soyuyor bunlar, anlat bakalım" diye de üstelemiş. Arkadaşı başlamış anlatmaya:"Şu sıralarda Japonya'da faizler yüzde 1'in altında. Hadi yüzde 1 diyelim. Alçak ve namussuz Japon'un biri geçen yıl 1 Haziran'da yüzde 1 faizle bir Japon bankasından 1.000.000.000 Yen borç almıştı. Onu Türkiye'ye getirip o günkü 100 Japon Yeni=1.3788 YTL kurundan bizim paramıza çevirdi. Böylece eline 13.788.000 YTL geçti. O parayı da aynı gün senin bankana yüzde 20 faizle yatırdı. Aradan bir yıl geçti. Geçen 1 Haziran'da bu namussuz bu parayı anapara+faiz olmak üzere 16.545.600 YTL olarak bankadan çekti. Aynı günkü 100 Japon Yeni=1.0697 YTL kurundan kendi ülkesinin parasına çevirdi. Böylece eline 1.546.751.426 Yen geçti. Gitti bu paranın 1.000.000.000 Yen'ini ana para, 10.000.000 Yen'ini ise faiz olarak kredi aldığı Japon bankasına geri ödedi. Elinde geriye 536.751.426 Yen kaldı. Yani bir yılda hiç taş atıp kolu yorulmadan senin sırtından konteynır yükü ile para kazandı."Ertuğ Yaşar bunları duyunca küplere binmiş. Hemen soluğu bankasında alıp yönetim kurulunu toplamış. Arkadaşından duyduklarını bir bir anlatıp, bu soygunu durdurmak için derhal mevduat faizlerinin Japonya'daki faizlerle uygun bir seviye olan yüzde 2'ye çekilmesini emretmiş. Aradan birkaç densiz çıkıp da "Efendim bunu yapanlar 3-5 kişi. Bu pireye kızıp yorgan yakmak olur. Mevduat faizlerini böyle düşürürsek kimse bankamıza para yatırmaz. Hatta mevduat sahipleri de paralarını çekmek için şubelere saldırır. Sonra kapıya kilit vurmak zorunda kalırız" dediyse de dinleyen olmamış. "Emredersiniz efendim"cilerin alkışları arasında, patronun dediği yapılmış. Fakat bu karar açıklanır açıklanmaz gerçekten de mevduat sahipleri Yaşarbank'ın kapısına dayanmış. Paralarını çekmek için birbirlerini çiğnemeye başlamışlar. O sırada Ertuğ Yaşar'ın aklı başına gelir gibi olmuş. "Yahu biz faizleri yüzde 2'ye indirdik mi demiştik? Kusura bakmayın bir yanlışlık olmuş. Aslında faizleri yüzde 42'ye çıkardığımızı söyleyecektik" diye bir manevra çekmeye çalışmış. Ama nafile. Mevduat sahiplerinin birkaçı bu numarayı yese de içine bir kurt düşen çoğunluk parasını çekmekte direnmiş. Tabii hiçbir bankada hiçbir zaman mevduat sahiplerinin tümüne ödeme yapacak kadar para bulunmadığı için bu istekleri gerçekleşmemiş. Akşama doğru da TMSF'nin memurları gelip bankaya el koymuş. Ertuğ Yaşar da pılısını pırtısını toplayıp bankayı terk etmiş ve kendisine bu akılları veren arkadaşını aramaya başlamış.Bu masalı anlatmak nerden mi aklıma geldi? Hiiiç. Bugün Referans Gazetesi yazarı Ertuğ Yaşar'ın şu yazısını okuyunca nedense aklıma böyle bir senaryo yazmak düştü. Yalnız buradaki Yaşarbank'ın TMSF'nin 1999 yılında el koyduğu Yaşarbank ile bir alakası yoktur ve tamamen hayal mahsulüdür onu hemen belirteyim. Bildiğim kadarıyla Ertuğ Yaşar'ın da gerçek hayattaki Yaşarbank'ın sahibi olan Yaşar ailesi ile bir ilişkisi yok. Tabii yanılıyor da olabilirim.
kaynak: ertuğrul yaşar

CARRY TRADE HAKKINDA

Faiz oyunu "Carry Trade"

IMF Başkanı Rato, "Japon yeni üzerinden kâr etmek isteyen 'Carry Trade'ciler Türkiye ve Brezilya'ya gidiyor. Bu tehlikeli bir gelişme. Sonuçta küresel dengesizlikleri derinleştirecek döviz hareketlerine yol açabilir" dedi. Nedir bu "Carry Trade" denilen şey?Bir zamanlar sokaklarda "Bul karayı, al parayı"cılara rastlanırdı. Bunlar, ikisi kırmızı, biri siyah üç oyun kâğıdını kullanarak saf ve bakir insanların cebinden para tırtıklarlardı.Günümüzde bu işler kurumsallaştı. Para tırtıklama işini artık "Bul karayı, al parayı"cılar değil, bu iş için kurulmuş müesseseler yapıyor. Hem de bu iş artık "küresel bazda" yapılıyor. Oyunun adına İngilizce "Cary Trade" deniliyor.Para tırtıklamada artık üçkâğıtçıların kullandığı "oyun kâğıtları" yerine "faiz" kullanılıyor."Carry Trade" oyununda yüksek faizi göze alarak oyuna katılanların ya aklı yok, ya çok saflar ya da zaten kaybedeceklerini kaybetmişler demektir.Krediyi ucuz al, pahalı satÇünkü, "bul karayı, al parayı" oyununda olduğu gibi, bu oyunda da yüksek faizi oyuna sürenlerin hiçbir şekilde kazanma şansları yok. Oyuna girerken ne kadar kaybedecekleri belli.Oyun şöyle oynanıyor: ("Mesela" diye anlatmıyorum. Gerçek rakamları arz ediyorum). İngiltere'nin Londra şehrinde konuşlanmış, adlarına "yatırım bankası" denilen kuruluşlar var. Şimdilerde dünyada "Carry Trade" oyunuyla "ütülmeye" en müsait ve de uzun süredir "ütülmekten bıkmayan", kaybettiğinin farkında olamayan tek ülke Türkiye olduğu için, bu kuruluşların en fazla ilgilendikleri ülke Türkiye... Türkiye'yi "ütmek" için de bizim yurtdışında en iyi okullarda yetişmiş, en başarılı gençlerimizi çalıştırıyorlar. Açık anlatımıyla, bizi, bizim çocuklara "üttürtüyorlar".Londra'daki bizim dâhi çocuklar Japonya bankalarından borçlanıyorlar. Japonya'da faiz yüzde 0.50 oranında. Bu düşük oranın biraz üzerinde Japon parası alıyorlar. Japon parasını dolara çeviriyorlar.0.50'ye al, 20'ye satDolara çevirdikleri parayı ABD'de yüzde 5 dolayında faize yatırsalar da kâr ederler ama, onların hedefi dünyada en yüksek faizi veren ülke... Dünyada yüksek faiz şampiyonu ülke hangisi? Tabii ki Türkiye.On yıllık hazine bonosu faizi ABD'de yüzde 4.70, euro ülkelerinde yüzde 3.80, Brezilya'da yüzde 12.94, Arjantin'de yüzde 9.50 dolaylarında iken, Türkiye'de yüzde 20 dolayında.Japonya'dan yüzde 0.50 dolayında faizle borçlandıkları parayı Türk Hazine'sine YTL karşılığı yüzde 20 dolayında faizle borç veriyorlar. TC Merkez Bankası, YTL'nin değerini düşük tutmak için "aslanlar gibi mücadele verdiği" ve bu konuda "IMF'ye de yabancılara güvence verdiği" için, devalüasyondan korkmuyorlar... Devalüasyon olsa da "üç yıldır Türkiye'yi ütmekle kasalara giren para yeter de artar" diyorlar.Sakın ha... "Abartıyorsun... Ütülen falan yok" demeyiniz. Bütçeye bakınız: 2007 yılında halkın cebinden çıkan vergilerin (yüzde 34'ü) 53 milyar YTL faize gidecek. Bu çarkın dönmesi için bütçeden faiz dışına 36 milyar YTL para ayrılacak

kaynak:GÜNGÖR URAS, milliyet gazetesi

CARRY TRADE

"Carry trade" nedir?


Carry trade düşük faiz getiren bir para biriminden borçlanıp krediyi yüksek faiz getiren bir para birimine yatırmaktır. Farz edin ki bir Japon bankasından 1000 yen borç alıp Amerikan dolarına çevirdiniz, Amerikan hazine bonosuna yatırdınız. Amerikan bonosu yüzde 4.5, Japon bonosu yüzde 0 faiz ödüyor. Kârınız yüzde 4.5'tir. Eğer yatırdığınız her birim para için 10 birim borç alabilirseniz kârınız çok daha büyük olacak: yüzde 45. Bunun adı "yen carry trade"dir. Kârın büyüklüğü carry trade'i (keri treyd okunuyor) son yılların en sık kullanılan finansal araçlarından bir haline getirdi. Tahminlere göre 2007 başlarında carry trade işlemleri bir trilyon dolar civarındaydı. Yukarıdaki dolar/yen kurunu örneği basitleştirmek için ben uydurdum. Ama gerçek kurdan fazla uzaklaşmadım. Economist'in son sayısına göre ABD'de üç aylık faiz yüzde 5.23, Japonya'da yüzde 0.57dir. ABD doları/yen'i örnek almamın nedeni bu iki para biriminin carry trade'inin en fazla olmasıdır. Para tsunamisiSevgili Türkiye'mizde üç aylık faiz oranI, ağız sulandırıcı bir %19.09 dur. Türk Hazine bonosu almak kokain alıp satmaktan sonra dünyadaki en kârlı işlerden biridir. Bu nedenledir ki ekonominin istikrara kavuşmaya başladığı 2002 yılından beri carry trade'den kâr etmek için Türkiye'ye gelen paralar bir tsunami boyutu aldı. Halka açık şirketlerin tedavülde bulunan hisselerinin yüzde 70'i yabancı yatırımcıların elindedir. Yabancılar toplam Hazine borcunun yüzde 34'ünü de satın almış vaziyettedir. Beş yıllık Hazine tahvillerinin yüzde 70'ini de yabancılar tutuyor. Ekonominin 22 çeyrektir büyümesini, devasa boyutlar alan cari ticaret açığın dengelenmesini, milli gelirin artışını büyük oranda carry trade'e borçluyuz. Bu sonuçlar, yüksek faiz, yani yüksek borçlanma karşılığında satın alındı.Roket yakıtlı kalkınmaAma her kârlı işte olduğu gibi bu alışverişte büyük bir risk var. Risk her para birimini tutmanın riskinin ayrı olmasıdır. Yukarıda verdiğim örneğe geri dönecek olursak, eğer doların yen karşısında değeri düşecek olursa yatırımcı büyük zarar yazar. Carry trade oyununu oynayanlar borçlanarak oynadıkları için para değerinde en ufak bir oynama bile büyük zarara neden olur. Zararı sadece yatırımcı ödemez. Yatırımını yaptığı ülke de öder. Para kaçar, dengeler altüst olur, paranın değeri çöker. Carry taşımak anlamına gelir. Kârı da taşıyabilirsiniz, zararı da anlamında. Carry trade ile cari açığı, kalkınmayı finanse etmek roket yakıtı kullanmaya benzer. Giderken hızlı gidersiniz ama infilak ederseniz patlama çok büyük olur. Devletin mekanizmasının AKP tarafından ele geçirilmemiş son kalesi olan cumhurbaşkanlığını da zaptetmeye girişirken bu konunun Erdoğan'ın aklından geçmiş olduğunu hiç sanmıyorum.

kaynak:mmunir@milliyet.com.tr milliyet gazetesi